Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Tarihçe
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 1995 yılında erişkin psikiyatrisi içinde Doç. Dr. Ayşen Coşkun ile çalışmalarına başlamıştır. Bölümümüz Ocak 1996'da Anabilim Dalı olmuştur. Anabilim Dalı olduktan sonra ana uzmanlık dalı olarak Tıpta Uzmanlık Sınavı ile araştırma görevlisi almaya ve uzmanlık eğitimi vermeye başlamıştır.
1999 yılında Doç. Dr. Belma Ağaoğlu ikinci öğretim üyesi olarak anabilim dalımızda göreve başlamıştır. Bölümümüzün ilk araştırma görevlilerinden olan Prof. Dr. Ayşen Coşkun, Prof. Dr. Özlem Yıldız Gündoğdu, Prof. Dr. Nursu Çakın Memik, Doç. Dr. Şahika Gülen Şişmanlar halen öğretim üyesi olarak bölümümüzde çalışmaktadır.
Tıp Fakültesi Hastanesi’nin 2005 yılında Umuttepe Kampüsüne taşınmasının ardından poliklinik hizmetleri hastane binasında sürdürülmeye başlanmıştır. Polikliniğimiz Eylül 2006 tarihinden itibaren Morfoloji binasındaki Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Kliniğinde hizmet vermektedir. Haziran 2007’de poliklinik hizmetlerinin yanı sıra anabilim dalı bünyesi içinde KOÜ Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Gündüz Kliniği hizmet vermeye başlamıştır.
Halen üç profesör (Prof. Dr. Ayşen Coşkun, Prof. Dr. Nursu Çakın Memik, Prof. Dr. Özlem Yıldız Gündoğdu) 1 doçent (Doç. Dr. Şahika Gülen Şişmanlar) ve 8 araştırma görevlisinden oluşan akademik kadro ile eğitim, araştırma ve tedavi hizmetleri yürütülmektedir.
Anabilim Dalımızda gerek mezuniyet öncesi gerekse mezuniyet sonrası eğitime öncelik verilmekte, çok sesli, kaliteli ve bilimsel gelişmeleri yakından izleyen, değişime açık eğitimin sağlanmasına çalışılmaktadır.
Anabilim dalımızın açılışı ile ilgili belgeler...
Eğitim
Mezuniyet Öncesi
Dönem I
Dr. Ayşen COŞKUN
- Gelişim dönemlerine göre çocuğun ruhsal özellikleri
Dönem II
Dr. Ayşen COŞKUN
- Aile gelişimi ve dönemleri, çocuğun aileye katılımı ve aile içi rollerin dağılımı
Dr. Özlem Yıldız GÜNDOĞDU
- Gelişim dönemlerine göre çocuğun ruhsal ve kişilik özellikleri
Dönem III
Dr. Ayşen COŞKUN
- Ergenlik dönemi ve ergenlik dönemi ruhsal bozuklukları
Dr. Şahika Gülen ŞİŞMANLAR
- Çocukluk çağında görülen ruhsal bozukluklar I
Dr. Özlem Yıldız GÜNDOĞDU
- Okul Başarısızlığı
Dr. Nursu ÇAKIN MEMİK
- Anne bebek ilişkisi ve bağlanma
- Hastalıklar karşısında çocuk, aile ve hekim
Dr. Şahika Gülen ŞİŞMANLAR
- Çocukluk çağında görülen ruhsal bozukluklar II
Dönem IV
Dr. Ayşen COŞKUN
- Çocuklarda ve ergenlerde ruhsal muayene, değerlendirme ve psikiyatride görüşmeilkeleri
Dr. Ayşen COŞKUN
- Çocuk İstismarı ve travma ile ilişkili bozukluklar
- Çocuk ve ergenlerde psikiyatrik aciller
Dr. Şahika Gülen ŞİŞMANLAR
- Çocuk ve ergenlerde psikiyatrik aciller
Dr. Özlem Yıldız GÜNDOĞDU
- Duygudurum bozuklukları
- Yıkıcı davranış bozuklukları
Dr. Nursu ÇAKIN MEMİK
- Anksiyete bozuklukları
- Takıntı-zorlantı bozukluğu ve ilişkili bozukluklar
- Bedensel belirti bozukluğu ve ilişkili bozukluklar
Dr. Şahika Gülen ŞİŞMANLAR
- Otizm Spektrum Bozuklukları
- Çocuk ve ergenlerde psikofarmakoloji
Mezuniyet Sonrası
1. Yıl Eğitimi
1. Yarıyıl(Ocak –Haziran)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 101 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Pazartesi | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 103 | Aile ve Gelişim dönemleri | 4 | Salı | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 107 | Çocuk ve ergenin psikiyatrik değerlendirmesi | 4 | Çarşamba | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 109 | Çocuk ve ergenin ruhsal muayenesi | 4 | Perşembe | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu | |
TCR 111 | Psikolojik testler | 4 | Cuma | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik |
1. Yıl Eğitimi
2. Yarıyıl (Temmuz-Aralık)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 100 | Anne baba tutumları | 4 | Pazartesi | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 102 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Salı | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 104 | Semiyoloji | 4 | Çarşamba | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 106 | Erikson’un psikososyal gelişim kuramı | 4 | Perşembe | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu | |
TCR 108 | Freud’un yapısal kuramı | 4 | Cuma | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik |
2. Yıl Eğitimi
1. Yarıyıl (Ocak-Haziran)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 201 | Freud’un bölmesel kuramı | 4 | Pazartesi | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 203 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Salı | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik | |
TCR 205 | Travma sonrası stres bozukluğu | 4 | Çarşamba | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 207 | Mental retardasyon | 4 | Perşembe | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 209 | Yıkıcı davranış bozuklukları | 4 | Cuma | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu |
2. Yıl Eğitimi
2. Yarıyıl (Temmuz-Aralık)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 200 | Savunma mekanizmalar | 4 | Pazartesi | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik | |
TCR 202 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Salı | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 204 | Yaygın gelişimsel bozukluklar | 4 | Çarşamba | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 206 | Oyun terapisi | 4 | Perşembe | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 208 | Yıkıcı davranış bozuklukları | 4 | Cuma | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu |
3. Yıl Eğitimi
1.Yarıyıl (Ocak-Haziran)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 301 | Özgül öğrenme bozuklukları | 4 | Pazartesi | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu | |
TCR 303 | Anksiyete bozuklukları | 4 | Salı | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik | |
TCR 305 | Bipolar affektif bozukluklar | 4 | Çarşamba | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 307 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Perşembe | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 309 | Aile terapisi | 4 | Cuma | Prof. Dr. Ayşen Coşkun |
3. Yıl Eğitimi
2. Yarıyıl (Temmuz-Aralık)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 300 | Psikotik bozukluklar | 4 | Pazartesi | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu | |
TCR 302 | Çocuk psikiyatrisinde aciller | 4 | Salı | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik | |
TCR 304 | Somatoform bozukluklar | 4 | Çarşamba | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 306 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Perşembe | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 308 | Evlat edinme | 4 | Cuma | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar |
4. Yıl Eğitimi
1. Yarıyıl (Ocak-Haziran)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 401 | Adli psikiyatri | 4 | Pazartesi | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 403 | Boşanma | 4 | Salı | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu | |
TCR 405 | Davranışçı terapi | 4 | Çarşamba | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik | |
TCR 407 | Teorik ve uygulamalı psikoterapi teknikleri | 4 | Perşembe | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 409 | Psikofarmakoterapi | 4 | Cuma | Prof. Dr. Ayşen Coşkun |
4. Yıl Eğitimi
2.Yarıyıl (Temmuz-Aralık)
Kod | Konu | Saat | Gün | Öğretim Üyesi | |
TCR 400 | Adli psikiyatri | 4 | Pazartesi | Prof. Dr. Ayşen Coşkun | |
TCR 402 | Yapay bozukluk | 4 | Salı | Doç. Dr. Özlem Y. Gündoğdu | |
TCR 404 | Bilişsel terapi | 4 | Çarşamba | Doç. Dr. Nursu Ç. Memik | |
TCR 406 | Depresif bozukluklar ve intihar | 4 | Perşembe | Doç.Dr. Şahika G. Şişmanlar | |
TCR 408 | Psikofarmakoterapi | 4 | Cuma | Prof. Dr. Ayşen Coşkun |
Olgu sunumu : Pazartesi 13.00-14.00
Süpervizyon saati : Salı 13.00-14.00
Seminer sunumu : Çarşamba 13.00-14.00
Kurul & makale saati : Perşembe 13.00-14.00
Eğitim toplantısı: Cuma 13.00-14.00 saatleri arasında yapılmaktadır.
Mezuniyet sonrası eğitime her yıl diğer üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri davetli konuşmacı olarak katkıda bulunmaktadır.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları A.D. Çatısında Yer Alan Birimler
Poliklinik Çalışma Programı
Bölümümüzde poliklinik hizmetleri düzenli olarak yürütülmekte ve gerekli durumlarda Gündüz Kliniği’nde takip ve tedavi hizmetleri verilmektedir. Ayrıca diğer bölümlerle konsül-tasyon ve liyezon çalışmaları sürdürülmektedir. Anabilim dalımızda yılda yaklaşık 25.000 hasta görülmektedir.
- Ön Görüşme Polikliniği
- Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Birimi
- Genel Poliklinikler
- Travma Birimi
- Çocuk Koruma Birimi
- Gündüz Kliniği
- Psikometrik Ölçme ve Değerlendirme Birimi
Ön Görüşme Polikliniği
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı polikliniğine ilk defa gelen hastaların; genel olarak geliş nedenlerinin, çocuk ruh sağlığı açısından değerlendirilmesi gereken alanların görüşüldüğü, düşünülen tanı ile ilgili önerilerin aktarıldığı, anne-baba ve öğretmen formlarının verildiği, uygun görülen poliklinikte takip edilmesi için randevularının planlandığı yerdir.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Birimi
Kliniğimizde iki adet DEHB polikliniği bulunmaktadır. Çocuk ve ergenlerde sıklığı %10’lara ulaşan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu akademik ve sosyal alanlarda sorunlar yaratmasının yanında eşlik eden psikiyatrik problemler sebebi ile çocuk ve ergen ruh sağlığında oldukça önem arz etmektedir. Dikkatsizlik, dürtüsellik ve hareketlilik şikayetleri ile gelen hastalar DEHB polikliniğimize yönlendirilmektedir. Hastalar DEHB açısından ayrıntılı değerlendirilmekte, eşlik eden sorunlar belirlenmekte, ailelere hastalık hakkında geniş bilgi verilmekte ve uygun tedavi yöntemleri sunulmaktadır. Hastalarımızın takip ve tedavi süreci Doç. Dr. Özlem Yıldız Gündoğdu süpervizörlüğünde sürdürülmekle birlikte, DEHB Aile Eğitimi konferansları verilmektedir.
Genel Poliklinikler
Anabilim dalımızda dört adet genel poliklinik hizmet vermektedir. Hastalar poliklinik-lerimizde yaklaşık bir saat kadar süren bir değerlendirmeye alınmakta ve bu hizmet da-nışman öğretim üyeleri ile birlikte yürütülmektedir. Öğleden sonraki saatlerde takipli hasta-ların kontrolleri yapılmaktadır. Ayrıntılı değerlendirme ve tedavi için kontrol hastalarına ya-rım saat vakit ayrılmaktadır. Değerlendirmesi tamamlanan hastalar gerekli durumlarda özel polikliniklere devredilmektedir.
Travma Birimi
Travmatik yaşam olayları sonucunda ruhsal sorunlar yaşayan hastalarımızın takip ve tedavisi, ayrı bir poliklinikte Prof. Dr. Işık Karakaya süpervizörlüğünde gerçekleştirilmek-tedir. Bu poliklinikte çocukluk çağı ruhsal travmalarına bağlı gelişen ruhsal bozukluklar ayrıntılı ele alınmakta ve güncel tedavi modaliteleri uygulanabilmektedir. Bunlar aile tedavi-leri, bireysel psikoterapi, bilişsel-davranışçı terapi, oyun terapisi, ilaç tedavileri olarak sayı-labilir. Ayrıca ailelere danışmanlık hizmetleri verilmekte tedavi sürecine aktif katılımları sağlanmaya çalışılmaktadır.
Çocuk Koruma Birimi
Rektörlüğe bağlı Çocuk Koruma birimimizde Adli Tıp Anabilim dalı ve diğer ilgili anabilim dalları ile birlikte hizmet verilmektedir. Adli merciler tarafından yönlendirilen ço-cuk ve gençlerin değerlendirmeleri yapılmakta ve raporlandırmaları tamamlanmaktadır. Ayrıca hastane içi ve dışında çocukla çalışan kurum ve kuruluşlardan yönlendirilen ihmal ve istismar olguları da değerlendirmeye alınmaktadır.
Gündüz Kliniği
Gündüz kliniği, hastalığının şiddeti yatarak tedavi görmeyi gerektirecek kadar yoğun olmayan, ancak ayaktan tedavi şartlarında hastalığının ele alınması zor olan çocuk ve er-genlerin tedavisi amacıyla uygulanmaktadır.
Batılı ülkelerdeki tedavi uygulamalarında çocuk ve ergen ruh sağlığı alanında önemli bir yere sahiptir.
Türkiye’de ilk kez Kocaeli Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları anabilim dalında 2007 yılında kurulmuştur ve kurulduğu yıldan itibaren alanında tek olarak hizmet vermektedir.
Kliniğimizin kadrosu, 2 rekreasyon uzmanı, 1 sınıf öğretmeni, 3 araştırma görevlisi, 2 uzman hekimden oluşmaktadır. Kliniğimizde izlenen hasta sayısı 10-12 kişi arasındadır.
Gündüz kliniğinde çok yönlü bir tedavi programı uygulanmaktadır. Hastalar bir yandan spor aktiviteleri, el işleri, mutfak uygulamaları, oyun, grup etkinlikleri gibi etkinliklere katılırken diğer yandan tedavi ekibi tarafından ruhsal tedavileri düzenlenmektedir. Servisi-mizde bilişsel davranışçı terapi, psikoeğitim, meşguliyet terapisi, ortam terapisi (mileu te-rapi), farmakoterapi (ilaç tedavisi) gibi terapi yöntemleri uygulanmaktadır.
Hasta kliniğimize başladığında ebeveynleri, öğretmenleri ve gerekli durumlarda diğer aile bireyleri ile görüşmeler yapılmaktadır. Ebeveyn görüşmelerinde sorunlar ve olası nedenleri detaylı bir şekilde değerlendirilmekte, öğretmenlerden de hastanın okul içerisindeki tutum, davranış ve akademik başarısı hakkında bilgi alınmaktadır.
Hastalar ile günlük bireysel görüşmeler yapılarak hastalara, tedavi sürecinde öğrenilenleri günlük yaşama aktarma konusunda destek olunmakta ve hastaların zaman zaman terapist eşliğinde uygulama yapmaları de sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra, tedavi ile meydana gelen değişikliklere uyumu artırmaya yönelik alıştırmalar yapılmaktadır. Görüşmelerde yapılması planlanan uygulamalar bir sonraki gün hasta ile konuşulmaktadır. Uygulama esnasında hangi alanlarda zorluk çektiği, uygulamanın sağladığı kazançlar hasta ile tartı-şılmaktadır. Hastalar haftanın başında haftayı planlayıp etkinlik ve görevleri tedavi ekibi ile birlikte belirlemektedirler.
Haftada 2 kez genel değerlendirme vizitleri yapılmaktadır. Bu vizitlerde tedavi ekibi ile hasta bir araya gelmekte ve hastaya verilen ödevler, hastanın yaşadığı zorluklar, ka-zanması planlanan beceriler, kullandığı ilacın etki ve yan etkileri değerlendirilmektedir.
Tedavi sürecinde hastanın ailesiyle her hafta bir kez görüşülerek, yaşanabilecek zorluklar, ailenin yerine getirmesi gereken sorumluluklar ve tedavi planlamasıyla ilgili gerekli bilgiler verilmektedir. Böylece ailenin tedavi sürecine etkin katılımı sağlanmaktadır.
Özetle, gündüz kliniğinde izlenen çocuk ve ergenler ailelerinden ve alışık oldukları çevrelerinden tümden ayrılmadan tedavi edilmektedirler. Bu durum hastanın yaşadığı zor-lukları aşmasını kolaylaştırmakta ve hastanın kendi yaşantısına döndükten sonra da iyilik halinin sürmesini sağlamaktadır.
Psikometrik Ölçme ve Değerlendirme Birimi
Kliniğimizde uygulanan psikometrik ölçme ve değerlendirme işlemleri Psikolog Mahire Kutlu tarafından yürütülmektedir. Kliniğimizde en çok kullanılan psikometrik değerlendirme ölçme araçları Denver II Gelişimsel Tarama Testi ile WISC-R testidir.
Çocuklarda gelişmenin izlenmesi, normalden sapmaların erken tanınabilmesi için gelişimsel tarama testlerinin düzenli olarak kullanılması gereklidir. Denver II Gelişimsel Tarama Testi, 0-6 yaş grubu çocuklarda olası gelişimsel gecikmeleri belirlemek amaçlı kullanılan bir değerlendirme aracıdır. Uygulanma amacı, gelişim geriliğini belirleyerek ço-cuğun erken tanı ve tedavi olanaklarından yararlanmasını sağlamaktır.
Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği (WISC-R) zekayı ölçmek için önemli bir de-ğerlendirme aracı olarak 6-16 yaş grubunda kullanılmaktadır. WISC-R, sözel ve perfor-mans olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Her bölümde toplam 6 alt test bulunmakta-dır. Sözel alt testler: Genel Bilgi, Benzerlikler, Aritmetik, Sözcük Dağarcığı, Yargılama ve Sayı Dizileri’dir. Performans alt testleri ise, Resim Tamamlama, Resim Düzenleme, Küp-lerle Desen, Parça Birleştirme, Şifre ve Labirent’tir. Test uygulanan bireylerin zihin düzey-lerine ilişkin ‘Genel Zeka Bölümü’, ‘Sözel Zeka Bölümü’ ve ‘Performans Zeka Bölümü’ ol-mak üzere üç alanda zeka bölümü vermektedir.
Oyun Terapisi
Oyun; çocukların doğal iletişim aracı, dilidir. Oyun terapisi, çocuğun problemlerini anlamak, onun duygularını ve tutumlarını keşfetmek ve çocuğu bunlarla yüzleştirerek çözüm getirmesini sağlamak için geliştirilmiş bir tekniktir. Kliniğimizde oyun terapisi uygulanan tedaviler içinde yer almakta; terapide çocuğun kendi terimleriyle iletişim kurduğu, bir yetişkin tarafından duygularının kabullenildiğini gördüğü, özgürce kendini ifade edebildiği bir ortam sağlanmaktadır.
Terapistin sorumluluğu çocuğun seviyesine inerek onunla iletişim kurmaktır. Tera-pist aktif rol alır, ancak süreci yönetmez. Çocuğun duygu davranış ve düşünceleriyle ilgile-nerek bunu yapar.
Oyun terapisi farklı problemleri olan bir çok tanı grubunda uygulanabilir. Çeşitli oyuncak ve materyallerin olduğu oyun odasında, ortalama 45 dakika seans süresinde, te-rapist eşliğinde gerçekleştirilir. Terapi süresi çocuğun durumuna göre belirlenir. Kliniğimiz-de 1 oyun odası bulunmakta, aktif olarak hizmet vermektedir.
Çocuk ve Ergenlerde Sık Görülen Ruhsal Bozukluklar
Anksiyete Bozuklukları
Anksiyete/kaygı; kötü, korkunç bir şey olacakmış gibi bir beklenti içinde olma durumudur ve günlük yaşam içinde doğal bir tepki olarak kabul edilmektedir. Kaygının süresi uzar, şiddeti artar ve günlük işlevlerin yerine getirilmesini engeller ise patolojik kaygıdan, anksiyete bozukluğunun varlığından söz edilebilir. Anksiyete bozuklukları toplumda en sık rastlanan ruhsal hastalık grubudur. Çocukluk-ergenlik döneminde %5-15 gibi bir sıklıkta görülmektedir. Bu grupta görülen bozukluklar:
- Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu
- Yaygın Anksiyete Bozukluğu
- Fobik Bozukluklar
- Panik Bozukluğu
- Akut Stres Bozukluğu
- Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Anksiyete bozukluklarının tedavisinde bireysel terapi, aile terapisi, davranışçı-bilişsel terapi gibi yöntemler kullanılmakta ve gerekli görüldüğü taktirde ilaç tedavisi de bunlara eklen-mektedir.
Major Depresif Bozukluk
Major depresif bozukluk çocuk ve ergenlerde oldukça sık görülen, belirgin işlev kaybına yol açabilen, sıklıkla başka ruhsal bozukluklarla birlikte olan, intihar girişimi ve madde kullanımı gibi ciddi sonuçlar doğurabilen, çoğu zaman tekrarlayan, erişkinlikte de devam edebilen, bu nedenlerle erken tanı ve tedavinin önemli olduğu ciddi ruhsal bir bozukluktur.
Başlıca belirtileri mutsuzluk veya sinirlilik, içe kapanma, etkinliklerden zevk alamama, uyku ve iştah değişiklikleri, enerji kaybı, huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü, değer-sizlik/suçluluk düşünceleri, intihar düşünceleri olarak sayılabilir.
Tedavide psikoterapi, bilişsel davranışçı terapi, ilaç tedavisi kullanılmaktadır.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (Dehb)
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun temel özelliği kalıcı ve sürekli dikkatsizlik belirtileri ve/veya benzer gelişim düzeyindeki çocuklara göre daha sık ve şiddetli hare-ketlilik ve dürtüsel davranışların olmasıdır.
Bu çocuklar ayrıntı gerektiren okul ya da diğer ödevlerinde dikkatsizce hatalar ya-parlar. Çalışmalarını plansız, düzensiz ve karmaşık bir biçimde sürdürürler, başladıkları işleri tamamlamakta zorlanırlar. Sanki akılları başka bir yerdedir ve söyleneni duymuyor-muş gibi davranırlar. Karşısındakileri dinleyemezler, konuşmaya yoğunlaşamazlar. Dikkat-leri ilgisiz bir uyaranla kolaylıkla dağılabilir. Günlük etkinliklerde sıklıkla unutkandırlar.
Hiperaktivite, yerinde rahat duramama, oturduğu yerde bile kıpırdanıp durma, motor takılmış gibi sürekli hareket halinde olma belirtileriyle kendini gösterir. Bu çocuklar oturma-da, beklemede, zorluk çekerler, sık sık ayağa kalkıp gezinirler ya da ayak sallarlar. Çok konuşur ve sessiz etkinlikler (masal dinleme v.s) sırasında çabuk sıkılıp gürültü yaparlar.
Dürtüsel davranışlar kendini sabırsızlık, yanıtları geciktirmede zorluk, sırasını bek-leme güçlüğü şeklinde gösterir. Yönergeleri dinlemezler, uygunsuz zamanlarda konuşma-ya başlarlar, insanların konuşmalarını keserler. Olası sonuçları düşünmeden tehlikeli olabi-lecek etkinliklerle uğraşırlar.
DEHB’nin okul çağı çocuklarında görülme sıklığı %3-5’tir. Genelde bozukluk ilkokul döneminde çocuğun okula uyumunun aksamasıyla tanınır. Ergenlik döneminde belirtiler azalır. Olguların çok az bir kısmı, tüm belirtileri erişkinlik döneminde de gösterir. İlaç teda-visi, aile eğitimi, bireysel terapi uygulanan tedavi yöntemleridir.
Davranım Bozukluğu
Davranım Bozukluğu, başkalarının temel haklarına saldırıldığı ya da yaşına uygun başlıca toplumsal değerlerin hiçe sayıldığı, yineleyici ya da sürekli davranışsal sorunların bulunması olarak tanımlanabilir. Çocuk ya da ergendeki başkaldırma, karşı gelme ve top-luma aykırı davranışlar nedeniyle aile ve toplumla ilişkileri gittikçe bozulur.
Bu çocuk ve ergenler sıklıkla saldırgan davranışlar sergilerler, başkalarına gözdağı vererek istediklerini elde etmeye çalışırlar. Sıklıkla kavga dövüş başlatırlar. Hayvan ve in-sanlara acımasızca davranırlar, fiziksel ve cinsel içerikli şiddet uygulayabilirler. Başkaları-nın malına mülküne bilerek zarar verebilirler, bu amaçla yangın çıkarabilirler, araba camla-rını kırabilirler okul eşyalarına zarar verebilirler. Hırsızlık ve dolandırıcılık yaygındır. Evden ve okuldan kaçma davranışları görülebilmektedir.
En sık görülen beş belirti sırasıyla yalan söyleme, görünmeden çalma, kabadayılık yapma, kavga dövüş başlatma ve okuldan kaçmadır.
Toplumda görülme sıklığı %5-15’tir, şehirlerde kırsal alanlardan daha sık görülmek-tedir. Erkek çocuklarda kızlara göre 4-5 kat fazladır.
Bu bozukluğun oluşumunda hem biyolojik, hem psikolojik, hem ailesel hem de sos-yal etmenler bir arada rol oynamaktadır.
Davranım bozukluğunun erken yaşta başlaması, erişkin yaşamda antisosyal kişilik bozukluğu ve madde kullanımıyla ilgili bozuklukların ön habercisi olabilir.
Bu bozuklukta belirgin ve uzun süreli sonuçlar sağlayacak tek bir tedavi yöntemi yoktur. İlaç tedavisi, aile eğitimi, bireysel psikoterapi, sosyal yardım tedavileri, fiziksel eği-tim programları tedavi amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Karşıt Olma- Karşı Gelme Bozukluğu
Bu bozukluğun temel özelliği büyüklere yönelik yineleyici, olumsuz karşı gelme, itaatsizlik ve düşmanca davranış örüntülerinin olmasıdır. Olumsuz tutum ve karşı gelme davranışları, sürekli bir dikbaşlılık, yönlendirmelere direnç gösterme, uyumsuzluk, isteksizlik, erişkinler ve arkadaşlarıyla uzlaşmama biçimindedir. Karşı gelme ayrıca kasıtlı bir biçimde ve sürekli olarak sınırların zorlanması, görevlerin göz ardı edilmesi, kavga ve tartışmalarla ya da başkalarını suçlamalarla kendini gösterir. Bu bozukluk kendini daha çok ev ortamında gösterir. Okulda ya da toplumda gözlenmeyebilir. Bu bozukluğun belirtileri tipik olarak kişinin yakından tanıdığı erişkinlerle ya da arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde ortaya çıkar. Bu bireyler genel olarak kendilerini karşı gelen biri olarak kabul etmezler, hatta yersiz istekle-rini ya da haksız tutumlarını savunmaya çalışırlar.
Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu 8 yaşından önce ortaya çıkar ve ergenlik dö-neminden sonra görülmez. Başlangıç tipik olarak yavaştır, genellikle aylar ve yıllar içinde ortaya çıkar. Olguların önemli bir bölümünde Davranım Bozukluğunun gelişimsel bir öncü-südür.
Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğunun birincil tedavisi çocuk ve ergenin bireysel psikoterapisi yanı sıra ana-babaya danışmanlık hizmeti verilmesidir.
Otistik Spektrum Bozukluğu
Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyal ilişkiler, iletişim, davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapmayla giden gelişimsel bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Bunun sonucunda çocuklar, çevrelerinin çok farkında değilmiş gibi, kendi dünyalarında yaşarlar, sosyal ilişkide kayıtsız kalırlar. İnsanları, gereksinimlerini giderici nesneler gibi görürler. Zamanlarını dönme, döndürme, kol çırpma, bir şeyleri sal-lama ya da elleri ve parmaklarıyla oynama gibi yineleyici davranışlarını tekrarlayarak geçi-rebilirler. Nesneleri dizmekten, kitap ve dergi sayfalarını çevirmekten ya da reklamları sey-retmekten, müzik dinlemekten hoşlanırlar; bunları yaparken çevrede olup bitene kayıtsız kalırlar. Bazılarının sözcükleri vardır. Ancak bir kısmı duyduklarını tekrarlar, sözcükleri ge-reksinimlerini ifada etmek için kullanmazlar. Bazıları reklam sözcüklerini ya da sözcükleri söyleyebildikleri halde, sosyal iletişim için konuşmazlar. Bir kısmının bellekleri bir hayli güçlüdür; yolları, gördükleri yerleri anımsadıklarını belli ederler, duyduklarını özellikle te-kerlemeye benzer şeyleri kolay ezberlerler.
Temel belirtiler ise;
- Uygun yüz ifadesi, jest mimik kullanımı ve göz göze gelmekten kaçınması,
- Akranlarıyla yaşına uygun ilişki kurmakta zorlanması,
- Diğer insanlarla paylaşmanın olmaması,
- Duygularını ifade edememesi,
- Dil gelişimde gerilik olması,
- Amacına uygun oyun kuramaması,
- İlgi alanının dar olması olarak sayılabilir.
Tedavi amaçlı çocuğun örgün ve özel eğitiminin planlanmakta, aileye bozukluk ile ilgili bilgi ve danışmanlık verilmekte, hastanın ek sorunlarına yönelik psikoterapiler ve ilaç tedavileri uygulanmaktadır.
Obsesif Kompülsif Bozukluk
Obsesyon (takıntı-saplantı): kişinin isteği dışında, tekrar tekrar zihninde beliren ve kişiye rahatsızlık veren düşünceler, hayaller, istekler veya görüntülerdir. Kompülsiyon (zorlantı): takıntıların yarattığı kötü düşünce ve hisleri gidermek için yapılan tekrarlayıcı davranışlardır. Toplum genelinde OKB sıklığı %1-3 arasında değişmektedir. Çocuklarda sanıldığından daha sık görülür. Çoğunlukla çocukluk veya ergenlik yıllarında başlar.
Sıklıkla görülen takıntı ve zorlantılar: kirlenme korkusu, kuşku simetri veya kesinlik ihtiyacı, cinsel ve dinsel düşünceler, zarar verme veya zarar görme ile ilgili düşünceler, yıkama- temizleme ihtiyacı, kontrol etme, sayma, düzeltme, biriktirme ve soru sormadır. Obsesyon ve kompülsiyonlar bir arada olabileceği gibi, kişide yalnızca bir tanesi de olabilir. Kişide ciddi işlev kaybına neden olur.
Tedavide bireysel psikoterapi, aile terapisi, bilişsel davranışçı terapi ve medikal tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.
Kekemelik
Kekemelik, genellikle 3-5 yaşları arasında başlayan bir konuşma bozukluğudur. İlk sözcükte ya da cümle aralarında takılma, duraksama ve uzatmanın ile karakterize; yalnız-lık, gerginlik ve tedirginlik ile tetiklenen bir durumdur. Kekemeliğin ortaya çıkışı çocuğun toplumsal uyumunu aksatabilir. Çocuk alay konusu olacağından korkarak konuşmaktan çekinebilir. Bu durumda çocuğun arkadaş ilişkilerini ve okul başarısını önemli ölçüde etki-ler. Çekingen, güvensiz olan ve baskı altında yetiştirilen çocuklarda, uyumsuzluk daha da belirgin hale gelebilir.
Kekemeliklerin çoğu geçicidir. İki- üç yaşları arasında beliren kekemeliklerin büyük bir çoğunluğu fizyolojik kekemelik olup, kısa sürede tümden yok olabilir. Ancak ağır keke-melerde iyileşme oranı yüzde ellilerde kalmaktadır.
Kekemeliğin, ne kadar sürede düzeleceğini önceden kestirmek oldukça güçtür. Ke-kemelik başlar başlamaz, bir çocuk ruh sağlığı hekimine danışılması önerilmektedir. Çocu-ğun ruhsal sorunlarının tümden incelenmesi ve anne– baba tutumlarının gözden geçiril-mesi kekemeliğin ilerlemeden geçmesini sağlayabilir.
Çocukluk Çağı Şizofrenisi
Şizofreni insanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendine özgü bir içe kapanım dünyası yaşadığı; düşünce, algılama ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü bir hastalıktır.
Genellikle ergenlik döneminde başlar. Erkeklerde başlangıç yaşı kadınlara göre da-ha erkendir. Tablonun çocukluk döneminde başlaması halinde “Çocukluk Çağı Şizofrenisi” olarak adlandırılır, çok daha nadir görülür.
Çocuklarda başlangıç sinsi biçimlidir. Başlangıç dönemindeki belirtiler hastalığa özgü ol-mayan özellikler (neşesizlik, derse ilgisizlik gibi..) taşıyabilmekte ve bu aşamada tanıyı güçleştirmektedir.
Hastalığın en sık görülen belirtilerinden biri olan varsanılarda hasta gerçekte var olmayanı algılamaktadır. Bu yanlış algılar sıklıkla işitsel ve/veya görsel niteliktedir. Hasta-lar gerçekle ilgisi olmayan veya çarpıtılmış düşüncelere sahip olabilirler (kendine zarar ve-rilmek istendiği gibi.. ).
Yüz ifadesinde donukluk, keyif verici etkinliklere ilginin azalması, uyku problemleri, garip davranışlar, öfke patlamaları, akran ilişkilerinden uzaklaşma, kendine özen gösterme ve temizlikte yetersizlikler de hastalığın diğer belirtilerinden bazılarıdır.
Hastalığın oluşumunda birden çok etkenin rol aldığı düşünülmektedir. En önemli etkenlerden biri genetik yatkınlıktır. Toplumda görülme riski %0.5-1 iken, hastaların 1. der-ce akrabalarında bu risk 5-10 kat daha fazladır. Psikolojik ve çevresel etkenlerin de rol oy-nadığı belirtilmektedir. Hastalıktan sorumlu gen henüz bulunamamıştır. Şizofreni alevlenme ve remisyon dönemleri ile giden, süreğen bir hastalıktır.
Uyku ve Uyanıklık Bozuklukları
Uyku; düzenli tekrarlanan ve kolaylıkla geri dönebilen dinamik bir süreçtir. Farkındalığın ve çevreye yanıtın geri dönüşümlü olarak azaldığı, doğal bir durumdur. Uyku bozuklukları genel popülasyonda çok yaygındır. Genel popülasyonun %30’unda her ay en az birkaç gece uyku bozukluğu olduğu bildirilmiştir. Çeşitli araştırmalarda çocuklarda uyku bozukluklarının %20-30 oranında görüldüğü, 2-15 yaş arası çocuklarda %27 oranında uy-kuya dalma güçlüğü ve %25 oranında gece sık uyanma olduğu bildirilmiştir.
Uyku bozuklukları çeşitleri şunlardır:
- İnsomnia bozukluğu (Uykusuzluk)
- Hipersomnolans bozukluğu (Aşırı Uyuma)
- Narkolepsi (Ani uyku atakları, düşme)
- Solunumla ilişkili uyku bozuklukları
- Uyku- uyanıklık döngüsü bozukluğu
- Parasomnialar:
- 1) Kabus
- 2) Gece Korkusu
- 3) Uyurgezerlik
- Huzursuz bacak sendromu
- Madde/İlaç ile ilişkili uyku bozukluğu
Uyku bozukluğunun değerlendirilmesinde öykü çocuğun veya ergenin kendisinden ve aile-sinden alınmaktadır. Çocuğun ve ergenin alışılmış uyku uyanıklık düzeni, kimle ve nerede yattığı, yatma zamanı ile ilgili alışkanlıklar ve bu düzende ortaya çıkan değişiklikler sorgu-lanır. Değişiklikler; gelişimsel nedenlerle olabilir, geçici olabilir, özgül bir uyku bozukluğu ya da ruhsal, fiziksel bir hastalığın belirtisi olabilir. Primer uyku bozukluklarında tedavide ilk basamak, uyku hijyeninin sağlanmasıdır. Gerekirse ilaç tedavisi planlanmaktadır.
Beslenme ve Yeme Bozuklukları
Sağlıklı beslenme büyümenin temelidir. Beslenmenin fiziksel gelişim için gerekli gıdayı sağlamasının yanı sıra duygusal gelişim açısından da önemi büyüktür. Beslenme; anne babalara bebekleri ile nitelikli zaman geçirmek ve var olan ilişkiyi geliştirmek için önemli fırsatlar sağlar.
Çocuk ve ergenlerin yeme sorunlarının bulguları yaşla birlikte değişmektedir.
Beslenme ve Yeme Bozuklukları:
- Pika (yiyecek niteliği olmayan gıdaların tüketimi)
- Geri çıkarma (geviş getirme) bozukluğu
- Kaçıngan /kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu
- Anoreksiya nervoza
- Bulimiya nervoza
- Tıkanırcasına yeme bozukluğu
- Tanımlanmış diğer bir beslenme ve yeme bozukluğu
- Tanımlanmamış beslenme bozukluğu
Tedavide psikoterapi, aile terapisi ve ilaç tedavisinden faydalanılmaktadır.
Alt Islatma (Enürezis)
Genellikle çocuklar idrar kesesi kontrolü gerçekleşinceye kadar, yani ortalama olarak iki, üç yaşlarına kadar geceleri altlarını ıslatır. Gündüz idrar kesesi kontrolü, iki yaş do-laylarında kazanılır; gece kontrolü ise beş yaşına kadar devam edebilir. Beş yaşından son-ra alt ıslatmanın devam etmesi ‘enürezis’ olarak adlandırılır. Enürezis, hem sık rastlanması, hem de çocuk ve ana-baba için zor bir durum olması açısından önemlidir.
Enürezis iki biçimde görülebilir. Bunlardan ilki, ‘birincil enürezis’tir. Sinir-kas kontro-lünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir ve doğumdan başlayarak süregelir. Bu gecikme ana- babanın düzensiz ya da yetersiz tuvalet eğitiminin bir sonucu olarak da olu-şabilir. Birincil enürezis zamanla kaybolur ve tuvalet kontrolünde diğer çocukların düzeyine ulaşım sağlanır. Diğer enürezis türü ‘ikincil enürezis’ adını alır. Bu tür alt ıslatma olayında tuvalet kontrolü oluştuktan sonra bir gerileme söz konusudur.
Yapılan incelemeler alt ıslatma sorunuyla çocuğun duygusal dünyası arasında yakın bir ilişkinin olduğunu ortaya koymaktadır. Erken yaşta ve sert yaklaşımla tuvalet eğitimi vermenin zararlı olduğu bilinmektedir. Enürezisin tedavisinde ilk olarak organik nedenlerin araştırılması ve organik sorun varsa tedavi edilmesi önemlidir. Ruhsal çatışmaların önlen-mesi için anne ve babanın tutum ve davranışlar konusunda eğitilmesi ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Tedavi sürecinde çocukla da çalışılmaktadır. İkincil enürezis olduğunda, gerilemeye neden olan psikososyal etkenler de ele alınmaktadır.
Uyum Bozuklukları
Ruhsal veya sosyal stres etkenleri sonrası belirgin duygusal ya da davranışsal belirtilerin ortaya çıkması ‘uyum bozukluğu’ olarak tanımlanmaktadır. Çocukluk döneminde uyum bozukluğuna sebep olabilecek stres etkenlerine ebeveyn ölümü, ebeveyn boşanması, kardeş doğumu, fiziksel hastalık, yaralanmalar, ebeveynden ayrılma, okula başlama gibi durumlar örnek olarak verilebilir. Çocuklarda bu gibi stres ve kaygıya sebep olan olay-lardan sonraki 3 ay içerisinde mutsuz, keyifsiz olma, sıkıntılı görünme, sık ağlama, umut-suzluk, yeni ortaya çıkan korkular, davranış sorunları, içe kapanma, saldırganlık, aşırı ha-reketlilik gibi belirtiler görülmesi uyum bozukluğunu düşündürür.
Tedavide ilk olarak ayrıntılı bir psikiyatrik değerlendirme yapılır. Bir sonraki adım (mümkün olabilen durumlarda) stres faktörünün ortadan kaldırılmasıdır. Stres etkeninin ortadan kaldırılamayacağı durumlarda (ebeveyn kaybı, boşanma, kronik hastalıklar gibi…) çeşitli terapi ve görüşme teknikleri kullanılarak başa çıkma mekanizmalarının güçlendiril-mesi ve uygun aile desteğinin verilmesi sağlanır. Gerekli durumlarda ilaç tedavileri kullanı-labilir.
Basmakalıp Davranış Bozukluğu
Sosyal bir amacı olmayan ve sürekli ortaya çıkan tekrarlayıcı davranışlar basmakalıp davranışlar olarak tanımlanmaktadır (el sıkma, el sallama, oturduğu yerde sallanma, eşyaları ağza alma, kendi kendine vurma, tırnak yeme gibi).
Basmakalıp davranışlar, bireyin kendisine ve çevresine zarar verici davranışlar ol-masa da, sosyal ortamlarda kabul görmeme, dışlanma, eğitim ve öğretim fırsatlarından kısıtlı olarak yararlanma gibi, gerek bireyin gerekse çevresindekilerin yaşantısını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu davranışlar özellikle de eğitim ortamlarında bireyin öğrenme fır-satlarını kesintiye uğratmakta ve sosyalleşmeyi engellemektedir.
Eşlik eden tanıları olan hastalara farklı tedavi yaklaşımları uygulanmakta olup tedavi-de ilk aşamada davranışçı yöntemler kullanılmaktadır.
Bebek Psikiyatrisi
0-3 yaş arası bebek ve küçük çocuklarda da bir takım ruhsal sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunların başında uyku ve yeme problemleri, motor ve zihinsel gelişim sorunları, dil ve konuşma problemleri, bağlanma bozukluğu ve otizm spektrum bozukluğu sayılabilir.
Bu tür zorlukların erken dönemde belirlenip gerekli önlemlerin alınması çocuğun ileri yaşlarda geliştireceği daha ciddi ruhsal sorunları engellemek için oldukça önemlidir.
Cinsel Gelişim ve Cinsel Eğitim
Genellikle 3 yaş civarında çocuklar kız-erkek cinsiyet ayrılığını sezip, incelemeye başlarlar, soru ve davranışlarıyla cinsel konulara ilgilerini belli ederler. Daha sonra, bebeklerin nereden ve nasıl geldiklerini sormaya başlarlar. Bu sorular karşısında ailelerin tepkileri çok önemlidir. Anne ve babanın korkusu, çocuğun sorularına yanıt aldıkça işi ileri götürüp zor sorular soracağıdır. Oysa çocuk 3-4 yaşlarında cinsel konulardan uzaktır.
Ailelerin çoğu karmaşık açıklamalar yapmak gerektiği duygusuna kapılıp bocalarlar. Bazı aileler de cinsellik konularını çocuğun yanında çok rahat konuşarak çocuğun merakı-nı gereksiz yere kamçılar. Cinsel konularda soru sormayan çocuklar genellikle sorularına yanıt bulamadığı için susarlar. Soru sorduklarında yanıtlanmaz ise, çocuk daha meraklı ve araştırmacı olabilir. Merakını sözle değil davranışlarıyla belli edebilir. Evcilik ya da doktor-culuk oyunlarında aradığı yanıtları bulmaya çalışabilir.
Çocukta cinsel ilgi okul öncesi çağda en yoğundur. Okula başlamasıyla birlikte ilgi ve merakta azalma görülür. Cinsel ilgiler uykuya yatmış gibidir.
Çocuk kendi cinsinin eğilimleri desteklendiği sürece kız ya da erkek kimliğini benimse-yecektir. Bir çocuğun kız ya da erkek doğması, cinsel kimliğini kazanması için koşuldur ama yeterli ve tek koşul değildir. Cinsel duygu ve eğilimlerin kişilik gelişiminde etkin ve önemli olduğu bilinmektedir. Çocukta cinsel duygulara bağlı çatışmaların ve saplantıların ruhsal gelişmeyi yolundan saptırabildiği gözlenmiştir. Bundan dolayı da ailelerin çocukları-na cinselliği öğretmeleri konusunda bilgilendirilmeleri önemlidir.
Öğretim Üyeleri:
• Prof.Dr.Özlem Yıldız GÜNDOĞDU (Anabilim Dalı Başkanı)
• Doç.Dr.Şahika GÜLEN ŞİŞMANLAR